Patronlar aksiyon hayatına nasıl başladı?

Örneğin Altur’un sahibi Abdurrahim Albayrak, Almanya’üstelik biriktirdiği paralarla İstanbul’a gelip minibüsçülük yapmış, Başkan Gıda’nın sahibi Mehmet Başbuğ, 7 yaşından itibaren bulaşıkçılık, çaycılık ve Ramazan davulculuğu üstelik dahil it canlı çokça işte çalışmış. Intercity Rent a Ilan’ın sahibi Vural Doğru, benzeri nalburda tezgahtarlık ve sürücülük yapmış. Richmond otelleri ve Capitol’un sahibi Mustafa Aksoy bire bir kunduracıda çalışmış, Xerox’un genel müdürü Mehmet Sezgin tezgahtarlık ve garsonluk gibi tıpkı sürü hareket yapmış. Finansbank’ın ve Fiba Grubu’nun kurucusu Hüsnü Özyeğin ise KÖLE’bile üniversitede okuduğu dönemde çalışmış. Harvard’bile hamburger satan aynı büfe işleten Özyeğin, hayatta ilk mahiyet işinin bu olduğunu söylüyor. Hepsi zaman geldikleri pozisyonlarda önceki işlerinin çokça yetişkin olduğunu söylüyorlar. İş adamları önceki iş deneyimlerini anlattılar. Çalıştırıcı ve Sabancı kuşkusuz başladı? Türk aksiyon dünyasının hayvan hisse senedi adamlarından Vehbi Antrenör, iş hayatına ayrımsız bakkal dükkanında, Hacı Ömer Sabancı ise pamuk işçisi olarak başladı. Vehbi Belletici, (1901-1996) Ankara’nın Çoraklık semtinde dünyaya geldi. 1914’te Ankara İdadisi’hangi (lise) giren Koç, 15 yaşında İdadi’yi bitirmeden tasdikname aldı. 1917’de dedesiyle ve babasıyla görüşerek esnaflığa başlayan Belletici, Karaoğlan Caddesi’nde oturdukları habbe altındaki dükkanı bire bir sandık ayakkabı lastiği, aynı kasa şeker hastalığı, beş altı teker kaşar, zeytin, makarna kadar mallarla bakkal dükkánı haline getirdi. Onun görevi, dükkanı fayrap etmek, devretmek, tozlanan malları fethetmek, müşterilerin aldığı malları tasarlamak evet dahi addetmek, mangalı acıtmak, camekanları temizlemekti. Peşi Sıra kösele işine giren Çalıştırıcı, sonrasında otomobil ve yer yağı işine girdi. 1938’dahi Antrenör Ticaret Anaonim şirketini kurdu. Arkası Sıra Demirdöküm, Türkay (aktüel adıyla Kav), Arçelik, Otosan, Aygaz’ı kurarak çabukça büyüdü. 1963 yılında Antrenör Holding’i kurdu. Vehbi Antrenör, 1984 yılında Çalıştırıcı Ana Ortaklık İdare Meclisi Başkanlığı’nı oğlu Rahmi Koç’a devretti ama, çalışmayı tıpkı dakika dahi bırakmadı. 1900’lerde, süfli benzeri bakkal dükkanından yola çıkan Vehbi Koç, dünya çapında benzeri ansambl yarattı. Sabancı Ana Ortaklık’mağara kurucusu Hacı Ömer Sabancı (1906-1966), Kayseri’nin hoşur benzeri köyünde doğdu. 13 yaşında babasını kaybettikten ayrımsız birçok sene sonraları, talihini temaşa etmek için köyünden ayrılan Hacı Ömer, 450 kilometrelik yolu geçici kendisine katederek cehre diyarı Adana’ya kafile etti. Eskimemiş hayatına pamuk işçisi olarak başlayan Hacı Ömer, bodur sürede işçi müteahhitliğine başladı, bir iki yılda yaptığı tasarruflarla iğ ticaretinde mütevazı bire bir hareket kurdu. O dönemde beraberinde müteharrik işçiler Hacı Ömer’i “Ağa” diye niteleyerek çağırmaya başladılar. Hacı Ömer Sabancı önderliğinde sonraki yıllarda sırasıyla Akbank, Bossa un ve çırçır fabrikası, Bossa yapı fabrikası, Oralitsa, Aksigorta ve Teknosa kuruldu. İlk gerçeklik işi büfe işletmeciliğiydi Finansbank’ın kurucusu Hüsnü Özyeğin birlikte okurken çalışanlardan. Özyeğin, 1 Nisan 2009’dahi Capital’den Rauf Şiddetli’e verdiği röportajında önceki işine 6 yaşında dedesinin mağazasında çıraklık yaparak başladığını söylüyor. Robert Kolej’dahi okuduğu dönemde ise İstanbul’a mevrut aynı Japon fuar gemisinde dilmaçlık yapmış. BENDE’dahi Oregon Eyalet Üniversitesi İnşaat Bölümü’nde okuyan ve Harvard’de master özne Özyeğin, Amerika’üstelik terbiye gördüğü dönemde yaz kış çalışmış. İnşaat mühendisliği stajyerliğinden, garsonluğa kip çokça aha çalışmış. İlk işini ise Harvard’daki ikinci yılında kurmuş. Harvard’dahi bire bir snack bar (büfe) işveren Özyeğin, hayatta önce esas işinin bu olduğunu söylüyor. Özyeğin, “Üniversitede beş altı hisse senedi vardı. Biri ceride dağıtmaktı. Bir kiosk vardı, sigara falan satılırdı. Benzeri başkası hafta sonlarında talebelere hamburger filan satan snack amerikan bar’dı. Haftasonları üniversite kampusunda aşındırmak olmazdı. Talebeler üzere kabus gibiydi, saf adına bu snack bar’a gelirlerdi. İşte ben burayı işletmiştim. Hayatta önceki ana işim buydu” diyor. Özyeğin gençlere şu tavsiyede bulunuyor: “Ayrımsız posta çok çalışmaları lazım. Hiçbir özdek çalışmadan olmuyor. Beceriksiz olmaları, okumaları geçişsiz. Elden üniversitede okumaktan hezel etmiyorum. Çevrelerini bereketli izlem etmeleri lüzumlu. Darülfünun hayatında çok ferah bire bir network, itiyat, hukuk kurmaları lazım. Bunlar, gelişim hayatında çok önem kazanan şeyler oldu. Götürümlü olmaları, yılmamaları bile koskocaman. Yüz metre değil, maraton koşmaları lazım. Avlu da tıpkı maraton gerçekte. Yaşlandığınızda hanay güdük geliyor, amma haddizatında hayat haddinden fazla teferruatlı. Maraton koşmaları lazım.” Nesep: http://www.capital.com.tr/ Kunduracı çırağıydı turizmin patronu oldu Richmond otelleri ve Capitol Alışveriş Merkezi’nin sahibi Aksoy Group’un kurucusu Mustafa Aksoy daha 11 yaşındayken kunduracı çırağı kendisine atıldı hareket hayatına. Askere gidene kadar dahi Kapalıçarşı’de bu ayakkabıcı dükkanında çalıştı. Benzeri zamanda akşamları İngilizce ve daktilo kurslarına giderek kendini geliştiren Aksoy, o günleri şöyle anlatıyor: “O ant Küçükçekmece’bile otururduk, aksiyon çıkışı kursa harcama gece 1’birlikte eve dirimlik, sabahleyin 7’dahi gene işe koyulurdum. 3-4 sene hakeza kurslara gittim. Zeban öğrendim.” Aksoy, askerden sonra çalıştığı düz olan Kapalıçarşı’ya dönüp, cilt ceket düzlük turistleri gördüğünde kap dikip satan ayrımsız mağazada tezgahtar adına işe başladı, 6 ay bilahare patrona gidip dericilik fora etmek istediğini söyledi. Patronu 5 mağazasından birisini Mustafa Aksoy’a tahsis etti, ona anamal de verdi, bu sayede Mustafa Aksoy dericiliğe başladı. Aksoy, dükkan hanın içinde olduğundan Kapalıçarşı’evet gidip turistleri çevirerek onları hatır girmeye kandırma etmeye çalışıyordu. İlk ihracatını 1974’te MEMLUK’ye yaptı. Kapalıçarşı’de tesadüfen tanıştığı tıpkı Amerikalı mağazacıya deri ceket ihraç fail Aksoy, arkası sıra Almanya’üstelik ihracata başladı. Bu sırada derici dükkanındaki hissesi yüzdelik 20’den yüzde 50’nin üzerine çıkınca ayrılıp özlük işini kurdu. 1977’de Beyazıt’ta ayrımsız mağaza açarak kumaş konfeksiyon işine girdi. sık sık kendisinden aksata eden Rahaat isimli tıpkısı Iraklı ile tanıştı. Onun ısrarıyla, 1978’da Türkiye’nin de ilk defa katıldığı Uluslararası Bağdat Fuarı’na katıldı. “Irak’ta seçme ailede 5 çocuk var, o nedenle bütün bala kıyafetleri gönderdim. Fuarda 250 bin dolarlık hayatımın önce büyük siparişini aldım. Sevine sevine Türkiye’ye geldim. Böylecene 7 yıl boyunca, buraya konfeksiyon ihraç ettim. İhracatta 5 milyon doları geçtiğim için 9 sene boyunca İTO’dan zer madalya aldım.” Turizme heveslendirme indirimi hayatını değiştirdi Mustafa Aksoy, ihracattan kazandığı parayı gayrimenkule yatırıyordu: “10 kazandıysam 15’e taşınmazlar alıyordum ki artık çalışayım.” Böylelikle 1988’birlikte İstiklal Caddesi’ndeki Richmond Otel’mağara arsasını aldı. O zaman iş hanı yapmayı planlıyordu, turizmin t’sinden birlikte haberi yoktu. Cemi de bu sırada turizme isteklendirme indirimleri başladı. Aksoy bu indirimlerden fark etmek amacıyla binayı otele çevirdi. Birden yanındaki binayı bile katarak 1992’bile Richmond İstanbul Otel’i açtı. Peşi Sıra Pamukkale’de az eskimiş 350 odalı benzeri oteli satın alıp, yanındakiyle birleştirerek 1993’üstelik Richmond Pamukkale Thermal’i, 1995’de Richmond Efes’i, 2000’dahi Richmond Pamukkale Spa’yı ve Richmond Nua Wellness Center’ı açtı. beraber 1979’üstelik aldığı arsalardan biri üstelik Capitol Alışveriş Merkezi’nin arsası oldu. Galeria’dan esinlenen Aksoy 18 Ilkgüz 1993’da Türkiye’nin ikinci alışveriş merkezini açtı. İşe bir minibüsle başladı Zaman 8 bin araçlık filosuyla 100 bin çalışana personel taşıma hizmeti veren Altur’un patronu Abdurrahim Albayrak, çocukluğundan beri çalışmış, mal kullanmak üzere yapmadığı hisse senedi kalmamış. Öz deyimiyle dünyalık kazanma hırsı onun geninde var. Abdurrahim Albayrak, 1954 yılında Rize’dahi doğdu. On yaşından itibaren hem okula gitti hem da meslek çıkışı ve dinlence günlerinde babasının bakkal dükkanında bey yapıp, briket atölyesinde briket kesti. Aynı zamanda düğürcük ve kestane sattı. 1968 yılında babası Almanya’evet gidince, “bak babası Almanyaya gitti kendisi akşama büyüklüğünde heyetiyle oynuyor, akşama büyüklüğünde kahvehanelerde oturuyor” demesinler diye çıktı çalıştı. Evlerinin önündeki dereden çakıl çıkartıp, sepetle sırtında taşıdı, bunlarla yine briket ve künk kesti. 15 yaşına geldiğinde kişi kamyonlarıyla Rize merkeze kum ve çakıl götürmeye başladı. Babası Almanya’dan Türkiye’ye dönünce oğlunun yaptıklarına inanamayıp hayretler içre kalık. Abdurrahim Albayrak o haset şöyle anlatıyor: “Atölyemizin bahçesinde 15 bine andıran briketin yığılım halinde amade olduğunu görünce çok duygulanarak beni iki yanağımdan öptüğü yadigâr on paralık unutmayacağım. O öfke ve azimle babam atölyeyi çokça iyi paraya satıp, beni Almanya’ya işçi yerine götürebilmek amacıyla murafaa kararıyla yaşımı büyüttü.” Muzu, çikolatayı bilmiyordum Babasıyla Almanya’nın Frankfurt şehrine giden Albayrak, şehre varınca yaşadığı şaşkınlığı şöyle anlatıyor: “Muzu tanımıyor çikolatayı bilmiyordum. Alelhusus hele hayatımda alafranga abdesthane görmemiştim, hatta defaatle babama tuvaleti sormama karşın istek gidip abdesthane göremediğimde sıkıla sıkıla babama yeniden sordum; o geçmiş gün haddinden fazla pres anlar yaşamıştım.” Abdurrahim Albayrak, Almanya’dahi inşaatlarda demir işçisi olarak çalışmaya başlamış, paydostan bilahare seçkin akşam 2 saat faaliyet yapıp inşaatın umum arabası, kürek vb. aletlerinin temizliğini yapıyor, daha sonraları barakaya giderek babasına gailesiz fasulye, sıska fasulye, pilav kadar yemekler hazırlıyor, babasıyla kendinin çamaşırlarını yıkayıp kurutuyordu. Cumartesi ahzüita günleri ise evlere gidip bahçe düzenlemesi, badana kabil amal yapıyor ve bunun karşılığında peşin servet alıyordu. Kamer böylecene babasından çok servet kazanıp parasını bankaya yatırıyordu. Askerde üstelik abes durmamış Etraflı zaman sonraları Türkiye’ye göstermek isteyince babası alın çıkma, amma o ısrarla Türkiye’dahi de bu şekilde çalışarak çok para kazanacağını söyleyerek Türkiye’nin yolunu tutmuş. Dönünce Almanya’üstelik biriktirdiği parasıyla İstanbul Habibler’üstelik tıpkısı arsa satın almış. Vatani görevini bitirmek üzere askere revan Albayrak, askerde dahi gereksiz durmamış. Askerlerin ayakkabılarını boyayıp para nail. Taşı toprağı değerli İstanbul Askerden bilahare, ata ocağına dönüp benzeri minibüs satın düzlük Abdurrahim Albayrak, taşı toprağı kızıl diyerek İstanbul’un yolunu tutmuş. Edirnekapı, Beşyüzevler, Sultançiftliği, Habibler, Kayabaşı ve Şamlar hattında çalışmaya başlamış. Sabahleyin 6’da kalkıp gece 12’ye büyüklüğünde çalışıp 1.000 lira kazanmadan yatmamayı kendine kayıt koymuş. Bu parayı ertesi dönüş bankaya yatırıyor ve 30 günde 30.000 liralık biriktiriyormuş. 13 kamer bilahare babası Almanya’dan izne gelip bile vezneci cüzdanını görünce şaşkınlığını gizleyememiş ve devrisi periyot borçsuz tıpkısı minibüs satın almışlar. 8 kamer sonraları üçüncü minibüslerini satın almışlar. Albayrak, “Tanrı yürü ya kulum demişti. İyi para kazanıyorduk, işlerimiz iyiydi, mutluyduk” diyor. 1977 yılında Altur’u kuran Albayrak, “Hedefim, nakliyat filosu dayamak ve sonsuz yeniliklere adapte olarak kendimi ve firmamı geliştirmekti. Para edinim azmi tıpkısı insanın geninde evet bu da benim genimde vardır. Allah herkese talih etsin” diyor. Hakikat: Hürriyet İK

Share: