Batı’nın İslâm düşmanlığında eskimemiş numara

Hele kullanılmamış tür koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinde İslam karşıtlığında ayrımsız eksilme olduğu ve hatta yerini oldukça Sinofobiye (Çin ve Çinli korkusu) bırakabileceği yönünde yorumlar yapılmıştı. Bizzat ego üstelik pandeminin teo-politiğine dayalı bu mecradaki gâh yazılarımda bunu dillendirmiştim. Fakat serencam günlerde evvel Hindistan, arkası sıra İsveç, Norveç ve Fransa’dan mevrut duyum, bizi bu öngörümüzü düzeltmeye atıf ediyor. Hakikat İsveç’mağara Malmö kentinde İslam ve muhacir karşıtı ırkçı aynı kadro ana yol ortasında Düzem’dakika-ı Cömert yaktı. Bunun üstüne gece 300 kişilik bir ekip bu olayı ihtarname etti; kayran düz polisle aralarında arbede yaşandı. Sabaha çatışma süren olaylarda polis güçleri 20 kişiyi gözaltına aldı; ancak daha sonradan hepsini azade bıraktı. Görüngü İsveç’le sınırlı kalmadı ve Norveç’te bile İslam karşıtı, ırkçı benzeri grup polisin gözü uğrunda Düzey’an-ı Bonkör yırttı. Şehirdeki Müslümanlar hadiseye şişman tepki gösterdiler. İş bununla üstelik kalmadı; İsveç’mağara Karlskrona kentine bağlı Ronneby’da bire bir mescidin önüne yakılmış Kur’an-ı Semih sayfaları ve domuz pastırması bırakıldı. Kur’zaman-ı Bonkör’in sayfalarına yıldırma muhtevalı mesajların yazıldığı dahi belirtiliyor.

İsveç’te Kırat’dakika yakılması, Norveç’te Seviye’an’ın yırtılması ve Fransa’birlikte Charlie Hebdo’nun Hz. Delege’i tahkir fail karikatürleri baştan yayımlaması gibi olaylarda eşhas ve görünüş değişse bile Kur’dakika ve Hz. Elçi karşıtlığında somutlaşan İslam düşmanlığı senaryosu çarçabuk on paralık değişmeyip orun-çağdaş versiyonlarıyla yinelenme ettiriliyor.

Fransa’dahi Charlie Hebdo dergisinin Hz. Peygamber’i tahkir fail karikatürleri yeniden yayımlama kararı ile Karadağ’daki seçimi kazanan Sırp milliyetçilerinin “Türkler (Müslümanlar) defolun” diye adeta 1990’ları ve Srebrenitsa’yı hatırlatırcasına Boşnak Müslümanların evlerini ve dükkânlarını yağmalayarak saldırmaları da bu gelişmelerin üzerine adeta tuz-biber yüzsüz.

Bunların birlikte, şimdilerde oranla durulsa üstelik, akıbet dönemlerde mevrut haberler İslâm karşıtlığının yıpranmamış merkezlerinden birinin Hindistan olacağını ortaya koyuyor. Mart ayında Tebliğ Cemaati’nin yaptığı toplantılar sebebiyle Kovid-19’un Hindistan’dahi yayılmasından Müslümanlar sorumlu tutuldu ve bu buut İslamofobik eylemlere sefer açtı. Antrparantez Hindistan Anayasa Mahkemesi’nin aldığı tıpkı kararla asırlardır Hindistanlı Müslümanların kullandığı ve 1990’larda yıktırılan Babri Camii’nin kalıntıları üstüne benzeri Hindu mabedinin inşasına karar verildi. Akıbet adına Hindistan’ın Karnataka eyaletinde Hindistan Ulusal Kongresinin (INC) milletvekillerinden Srinivas Murthy’nin yeğeni P. Naveen’in Hz. Peygamber’e yönelik taşlama muhtevalı sosyal medya paylaşımının peşi sıra, binlerce Müslüman Hindistan’ın Bangalore şehrinde sokaklara dökülüp ilgili şahsın evinin önünde toplanmıştı. Polisin göstericilere mahiyet kurşun, göz yaşartıcı doğal gaz ve coplarla müdahalede bulunması neticesinde 3 güç hayatını kaybetmiş, 110’dan aşkın dirilik gözaltına alınmıştı.

Elbette İsveç, Norveç, Fransa ve Hindistan’birlikte art arda yaşanan ve İslamofobinin İslâm karşıtlığına, karşıtlığın bile bundan sonra kronik İslâm düşmanlığına dönüştüğünün göstergesi olarak okunabilecek bu gelişmeler, “İslâm düşmanlığında kullanılmamış numara, kullanılmamış sürüm mü geliyor?” sorusunu da akla getiriyor.

Fransa’da Charlie Hebdo’nun karikatürleri yeniden yayımlaması

İsveç ve Norveç’teki Kur’an yakma-yırtma hadiselerinin kolaylıkla arkası sıra Fransa’üstelik Charlie Hebdo dergisi henüz geçmiş yayımladığı ve iri olaylara yol açan Hz. Elçi’e dair çirkin 13 karikatürü gine yayımladı. Hatırlanacağı için bu karikatürler, 2005’te Danimarka’daki Jyllands-Posten gazetesinde yer sunulan karikatürlerdi ve akıbet sayının kapağında ise 2015’teki saldırıda yaşamını yitiren karikatürist Jean Cabut’un Hz. Sefir tasviri ile “Hepsi bunun üzere” manşetine yer verildi. Derginin editöryal yazısında, karikatürleri baştan yayımlamanın “cemi bile zamanı” olduğu ve başlayacak sav amacıyla bunun “vacip” olduğu savunularak, “Aile 2015’ten beri sık sık (Hz.) Muhammed’in değişik karikatürlerini basmamız isteniyordu; bunu fora etmek amacıyla anlamı olan ve tartışmaya benzeri şeyler katan benzeri nedene gerekseme duyuyorduk” ifadelerine yer verildi. Da bunu 2015 olayına ilişik davanın Paris’te başlayacağı günün hızla öncesinde ve Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un neo-kolonyalist ajanda ve Türkiye karşıtı izan yapısıyla Gün Doğusu Akdeniz’bile kamet gösterip Lübnan’birlikte “camız yönetimi” kurmaya çalıştığı günlerde yaptı.

Konuya dair görüşü sorulan Macron’un “Cumhurbaşkanı gazetecilerin editöryal tercihleri karşı kıymetlendirme yapamaz” demesi ise olaya dair en son seviyede zımnî bindi yerine, oryantalist zihniyetin yansıması ve Günindi medeniyet krizinin tezahürü olsa lazım. Bire Bir Macron, Lübnan’de Hizbullah’ın meclisteki grubunun lideri Muhammed Raad ile yaptığı görüşmeyi selen işleyen Le Figaro gazetesi muhabiri Georges Malbrunot’u ise kameraların önünde “Fransa üzere sorumsuzca ayrımsız kibir” diye azarlayarak editöryal özgürlüğü elbet unutabiliyor.

Olaylara tepkiler

Bu görüngü üstüne Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı lüzum Kırat’an-ı Selek yakma olayını gerekse Charlie Hebdo dergisinin Hz. Peygamber’i tahkir eden tuhaf karikatürleri yeniden yayımlamasını arz ağır şekilde kınadı. Nezaret ayrıca, başta Macron gelmek için Fransız makamlarının Charlie Hebdo’nun çirkin karikatürleri yeniden yayımlama kararını “rapor özgürlüğü” kapsamında izah etme çabalarının akseptans edilemez olduğunu vurguladı. SELIM Fırka Sözcüsü Ömer Çelik da Düzey’zaman-ı Koçak yakma olayını, insanı koca eden tam değerlere cebin mamul kendisine tanımlayarak lanetledi. Kült İşleri Başkanı Ulvi Erbaş üstelik hadsizce ve düşmancasına aynı tutumun gine ayyuka çıktığının göstergesi ve vurgun ayrımsız basiret yapısı ürünü, provokatif eylemler yerine nitelediği gelişigüzel iki olayı üstelik lanetleyen açıklamalar yaptı. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) tarafından dahi İsveç’teki Düzem’an-ı Semih yakma provokasyonunun kınandığını belirten açıklamada bulunuldu. Ezher Şeyhi Ahmed cilt-Tayyip ise Twitter’dan yaptığı açıklamada olayı “yıldırı ateşini alevlendirecek barbarlık ve ırkçılık” namına niteledi.

Macron’un asimilasyona mail entegrasyonu amaçlayan “Fransa İslam’ı” projesi sürecindeki Fransa Müslümanları ise olaya genelde “ezilmişlik” tepkisi verdi. Elhak Fransa İslam Konseyi (CFCM) Başkanı Muhammed Moussai karikatürlerin “görmezden gelinmesi” tavsiyesinde bulundu.

İslam’a ve Müslümanlara müteveccih “fikir/rapor özgürlüğü” çifte standardı

Gelişigüzel hangi kadar Gün Batısı’üstelik tabir özgürlüğünde temas kırmızı cızık akseptans etmeme, manevî değerleri hicvetmeye yönelik sınırları yaptırmama -ve ayrıca aşma- eğilimi dokunaklı bassa üstelik, karikatürlerin gene yayımlanmasının arkası sıra Macron’un üstelik ati sürdüğü “düşün/fikir hürriyeti” gerekçesi, esasen serencam yıllarda İslam ve Müslümanlar söz konusu olduğunda ortaya sâdır kültürel rasist/ayırımcı tutumla, görece bire bir tekme standardın varlığını de gösteriyor. Çünkü Hıristiyan ve Yahudilere ilişkin lahut değerlere yönelik bu asıl teşebbüslerde “düşün/fikir hürriyeti” retoriği genelde kullanılmaz ve ilişkin dinin canlı hava-kuruluşlarının üstelik devreye girmesiyle bu tıpkısı şekilde engellenir. Zımnında düşün/ifade özgürlüğü Gün Batısı’bile müstakil/bıkılmayan olarak sadece İslâm’a ve Müslümanlara karşı kullanılabilir. Avrupa’bile bu sınırsızlık bazı bazı Hz. Îsâ’ya müteveccih hicivlerde da kendini gösterir; fakat Yahudiler ve Hıristiyanlar dinamik gelgel ve lobileriyle bunu tıpkısı şekilde engellerler.

Bu durum, özellikle manevî değerler konusundaki hürriyet ve sınırlar konusunda Avrupa’nın ontolojik-doğa ötesi krizi ve kaosunun da göstergesidir. Zira kült özgürlüğü gerçekte “dinden özgürleşme” namına ortaya konulur. 2015’te Charlie Hebdo’evet planlı saldırıyla ait adına Papa Francis’in dinlerle meze edilmemesi gerektiğini belirterek “Anneme küfreden, yumruğu beklemeli; provokasyon yazmak, başkalarının inancına hakaret etmek akilane değildir” sözüyle, esasta bu olguyu üstelik eleştiren ve kutsala hakaretin düşün evet dahi kült özgürlüğü olamayacağını ortaya koyan bir aksülamel olsa gerektir.

Geçtiğimiz yıllarda Avrupa’dahi/Batı’üstelik İslâm karşıtı acilen herhangi bir eylemin zarfında düz alan, farklı zamanlarda Danimarka’daki karikatürleri yayımlayıp taslak işporta ve yarışmaları düzenleyen ve ayrıca “Kırat’an Hollanda’üstelik yasaklanmalı”, “Muhammed Hollanda’dahi yaşasaydı kovardım” hezeyanlarının sahibi, aşırı sağcı Wilders ve ayrımsız klasik İslam karşıtı, sivri sağcı fırka ve liderlerin yerini eskimemiş döl begayet sağcıların aldığı görülmekte.

İslam karşıtlığında iki ana meram: Seviye’ân ve Hz. Peygamber

İslam’ın zuhurundan bu yana İslam’a müteveccih düşmanlık ve saldırılarda gerçekte iki ana uğur olmuştur: Seviye’zaman ve Hz. Peygamber. Seviye’ân kıyamete büyüklüğünde cihanşümul mesajlar içeren bir hayat kitabı olarak tağyir edilmemiş tek kutsi kitaptır. Hz. Sefir ve onun sünneti üstelik Kırat’zaman’ın hayata yansımış biçimi (revan Kırat’an) olduğu üzere, Müslümanların ameliye hayat rehberini düzen ediyor. Alfred Welch’in “Müslümanların Kitabı (Düzem’an) ve (Hz.) Muhammed’in nübüvvet tecrübesi o kadar çöz içedir ki biri olmaksızın başkası asla anlaşılamaz” sözü ile Islamiyet and the West adlı kitabın yazarı Norman Daniel’in “Biz arz aşkın mesaimizi (Hz.) Muhammed’mağara peygamber olmadığını tanıt konusunda yoğunlaştırdık; zira o sefir değilse Düzey’an bile vahiy olmayacaktı” sözü bu dediğimize işaret kırat.

Düzey’dakika yakma-yırtma olayı üstelik yeni değil

Gün Batısı’dahi anlaşılan aralıklarla tekrarlanan Kırat’zaman yakılması olayı bile, bire bir Hz. Elçi’e yönelik eylemler kabil yıpranmamış değil. Hakikaten 2010 yılında Siyonist Hıristiyan dal plana topluluk tıpkı takım İslamofobik rasist Düzem’an nüshalarını yakmış ve görüngü infiale kez açmıştı. Floridalı evanjelik-televangelist Terry Jones isimli rahip birlikte 11 Eylül’ün yıldönümünde Kur’dakika’ı yakacağını bildirmiş, bu ilanı eksiksiz dünyayı günlerce meşgul etmiş fakat gösteri gerçekleşmemişti. Elan sonraları Tennessee’da (ABD Bob Old adlı eksantrik tıpkı karabaş, yardımcısıyla gelişigüzel Düzey’an nüshalarını ve üstünde “Muhammed” yazan tıpkısı kitabı üstelik ateşe verip ajitasyon yapmıştı. Akabinde Washington’üstelik “İslam’ı ihtarname eden” İslam karşıtı Öz Partisi (Tea Party) üyesi sıradan bir Hıristiyan Siyonist grup Parafin Saray uğrunda toplanarak Düzey’zaman’ı yırtmıştı.

2019’bile ise kendilerini “temiz soy” görüp “Afrikalılar daha az anlaklı” diyen ve ırkçılıktan başı yerde mevcut, Müslümanlar hakkında soykırım tehditleri savuran ve Nazi söylemlerini benimseyen Danimarka’daki Kibritçi Cephe Partisi (Stram Kurs) lideri Rasmus Paludan’ın Müslümanların ciddi yaşadığı semtte polis koruması eşliğinde Seviye’an’ı yakması üzerine de vaziyetler çıkmıştı. Paludan bu olaydan bire bir kamer kadar ilk dahi Düzem’zaman’ı yakarak görüntüleri kayda aldırmıştı. 2018’deki tıpkı video açıklamasında ise “Düşmanımız İslâm-Müslümanlardır; dünyada tek tıpkı Mutekit’ın kalmaması en gür husus olurdu. Böylece sonuncu amacımıza ulaşmış olurduk” diye niteleyerek tiksinme söyleminin de ötesine geçerek adeta soykırımı hatırlatan ifadeler kullanmıştı. Paludan’ın serencam olarak İsveç’e Seviye’an acıtmak amacıyla antre açmak istediği ancak polisin takibiyle engellendiğini belirtmek gerekir. Antrparantez İsveç’in başkenti Stockholm’bile 12 Eylül’bile Kırat’dakika’ı acıtmak amacıyla polisten izin istedikleri de belirtiliyor. Haziran 2020’de ise yeniden bu partiye mensup İslâm karşıtları Århus kentinde Müslümanların ağırbaşlı yaşadığı bir mahallede polisin gözü uğrunda Seviye’an yakarak Müslümanlarla adeta numara geçmişlerdi. Haziran 2019’de bu posta Finlandiya’de ötede sağcı “Evvel Finlandiya İnsanı Partisi” başkanı Marco bile Wit’mağara Düzey’dakika’ı yırtıp yere atarak provokasyon yaptığını birlikte hatırlıyoruz. Yeniden 2019 Kasım’ında Norveç’te göçmenlerin kilolu yaşadığı Kristiansand kentinde “Norveç’mağara İslamlaşmasını Durdurun” (SION) grubunun lideri ırkçı, müfrit sağcı Lars Thorsen, üstelik polis güçleri müdahalesi olmaksızın Kur’dakika’ı yakma girişiminde bulunmuş, polisin izin vermemesi konusunda grubun lideri Arne Tumyr iki Düzey’dakika nüshasını çöpe atmıştı. Ayrıca bu olay üstüne Türkiye Dışişleri Bakanlığı dahi olaya anif reaksiyon göstermiş, Pakistan birlikte olayı AKARSU ve İİT’ye taşıma kararı almıştı.

Geçtiğimiz yıllarda Avrupa’birlikte/Garp’dahi İslâm karşıtı alelacele seçkin eylemin zarfında yer düz, ayrımlı zamanlarda Danimarka’daki karikatürleri yayımlayıp karikatür işporta ve yarışmaları düzenleyen ve antrparantez “Düzey’dakika Hollanda’de yasaklanmalı”, “Muhammed Hollanda’bile yaşasaydı kovardım” hezeyanlarının sahibi, katmerli sağcı Wilders ve aynı alışılmış İslam karşıtı, ölçüsüz sağcı fırka ve liderlerin yerini yıpranmamış sulp şiddetli sağcıların aldığı görülmekte.

Şu hâlde İsveç’te Düzey’an yakılması, Norveç’te Seviye’an’ın yırtılması ve Fransa’da Charlie Hebdo’nun Hz. Peygamber’i tahkir eden karikatürleri baştan yayımlaması olayları, Soğuk Harp’ın bitiminden sonraları genişlik mezun ağızlardan “İslâm’ın bakir düşman” namına ilanı sonrasında, bilhassa 11 Eylül 2001 ve Danimarka’daki (2005) karikatür krizinin arkası sıra Günindi’birlikte stabil çokça ülkede meydana mevrut İslâm, Kırat’zaman ve Hz. Sefir karşıtı analog olayların güncellenmesinden ibarettir. Bu olaylarda kişiler ve dekor değişse birlikte Kırat’an ve Hz. Delege karşıtlığında somutlaşan İslam düşmanlığı senaryosu çabucak on paralık değişmeyip mesnet-çağcıl versiyonlarıyla tekrarlanma ettiriliyor. Hep bunlar ise bir yandan Avrupa’da/Garp’bile Müslümanların zamanla Hitler dönemi Yahudileri konumuna itilmeye çalışıldığını düşündürürken, sair yandan dahi Umberto Eco’nun “çağdaş (sandalye-modern) Ortaçağ” sözünü hatırlatıyor.

Ne yapılmalı?

Değme şeyden önceki, son dönemlerde zirveye ulaşan Düzem’zaman yakılması-yırtılması ve Hz. Sefir’e müteveccih karikatür olaylarına müteveccih en üst seviyede, tepkisellikten ırak, kalifiye cevaplar verilmesi gerekir kim bunun da oranla yapıldığı görülüyor. Fakat bunun ehliyetli olmadığı ve bu soy ahval olmadığında tek öz yapmayıp davranışlar yırtık verince reaksiyon vermeyi bekler bir halde olmanın da akla yatkın olmadığı ortada. Zaten katmerli sağcı, İslâm karşıtı bu çevreler Müslümanların bu zaafının birlikte sıvırya farkında olup aslında bu tepkiselliğe/duygusallığa oynuyorlar. Bu sebeple, ayrımsız yandan uygarlık değerlerini sanat, literatür, estetik ilkin koyulmak üzere değme alanda günümüzün diliyle/yöntemiyle ortaya koyarken, aynı yandan de Avrupa’daki/Mağrip’daki sağduyulu, mümin kesimlerle gelişigüzel debi etmenin yolunu özlemek geçişsiz.

Antrparantez bu olayların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) özellikle başlamak için, ilgili kurumlarda hukukî takibi gerekir. bu meyanda, AİHM’nin 25 Ilk Teşrin 2018’dahi Hz. Elçi’e müteveccih hakaretin “düşün özgürlüğü”nün sınırlarını aştığına oybirliğiyle mütehakkim kararı, İslâm, Kırat’zaman ve Hz. Elçi’e müteveccih henüz ahir benzer saldırılarda açılabilecek beklenen davalar üzere benzeri “kabil” ve “norm-basiret” oluşturması bakımından bir milattır. (AA için makaleyi hazırlayan: Prof. Dr. Özcan Hıdır – İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi öğretim üyesi)

Dışişleri Bakanlığından Charlie Hebdo’evet ayıplama

 

Share: